Polis akademisi yayınlarında “Güvenlik Bürokrasisinin Demokratik Denetimi” ana başlığı altında yayınlanan ve Sayın Yılmaz Çolak tarafından kaleme alınan “Emniyet Teşkilatındaki Demokratik Dönüşüm: Polis Akademisi Örneği” başlıklı makalede dile getirilen “Öyle ki, ömrü boyunca… ekmek almayı dahi bilmeyen polis amirleri yetiştirilmesi söz konusu olmuştur” ifadesi, gerçeklerden tamamen uzak, sübjektif bir ifadedir. Bu ifade Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün direktifi ile kurulmuş bir eğitim müessesesi olan Polis Akademisinin 1937 yılından bugüne kadar yetiştirdiği on bini aşkın mezununu ciddi şekilde rencide etmiş, talihsiz bir beyandır. Makale sahibi yazar çok yazıktır ki, çalıştığı kurumun geçmişini bilmemekte, buradan yetişip sonrasında devlet kademelerinde emniyet yöneticisi, vali, milletvekili, bakan olarak görev alan; kamu düzeni, asayiş, anarşi, terör, devlet güvenliği, Güneydoğu, 15 Temmuz gibi ülkenin kaderini belirleyen çok ciddi olay ve süreçlerde ağır sorumluluklar üstlenen, Balkanlar, Afganistan, Afrika, Haiti, Doğu Timor gibi birbirinden farklı coğrafyalarda savaş ve savaş sonrası çokuluslu polis misyonlarında yöneticilik, eğitmenlik ve danışmanlık görevleri alan, ya da mezuniyet sonrası istifa ederek veya emeklilikleri sonrası sivil sektördeki farklı alanlarda üst seviyelerde görev alan kişilerin formasyon ve yeterliklerini hafife almış, bu kişilerin emek ve katkılarını görmezden gelmiş görünmektedir. Söz konusu ifade tarzı, yazarın bu hususta en ufak bir araştırma ihtiyacı dahi duymadan, akademik kariyerine göre sahip olması beklenen mesleki ilkelerle bağdaşmayan, tamamen başka niyet ve düşüncelerle makalesini kaleme aldığını düşündürmektedir.
Akademik bir çalışmanın bilimsel olarak kabul edilebilirliği, iddia edilen hususların ancak geneli kapsaması halinde bir anlam ifade edebilir. Makale sahibi yazar burada görüşlerini eski eğitim sisteminden geçerek komiser yardımcısı olan kişilerden duyduğu şikâyetlere dayandırmış, afaki ve avami bir genelleme ortaya koymuştur. Bu görüş, bu neticeye varılmasını mümkün kılacak veri, bulgu, gözlem ve analizden yoksun, medya (ortam) diliyle ifade edilmiş, kişinin işgal ettiği pozisyondan bekleneceğinin aksine akademik bir bakış açısı barındırmayan ve inandırıcılıktan uzak bir varsayım halinde ortaya konmuştur. Elbette her sistem içerisinde aksayan yanlar bulunması ve bunların eleştirilmesi mümkündür, ancak bunların varlığını sistemin esasıymış gibi yansıtmak akla ve gerçeğe uygun bir yöntem değildir.
Polis Koleji ile Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesinin o dönem için kapatılmasında, yazarın iddia ettiği gibi burayı bitiren kişilerin “ekmek almayı bilmeyen kişiler olması” değil, FETÖ/PDY Terör Örgütünün benzer pek çok devlet biriminde olduğu gibi buralarda da yuvalanması, buraları ele geçirmesi, işlevselliğin zaafa uğratılması ve en önemlisi yapılan tüm uyarılara karşın bu hususların denetlenememesi gibi sebepler etkili olmuştur. Aksinin kabulü, yani, yazarın belirttiği gibi bir sebep ilave etmek, bahsedilen eski eğitim sisteminden yetişmiş ve başarılı olmuş, ülkeye ve ülkenin vatandaşlarına hizmeti ve emeği geçmiş nice Emniyet Teşkilatı mensubu onurlu insanı kötü bir zan altında bırakır ki, sözünün değerine, mantıksallığına, düşünce ahlakına ve bilimsel gerçekliğe inanan hiç kimse bu yolla bir kazanım elde etmeyi düşünmez. Bu konular üzerine yıllardır görsel medyada tartışmalar yapılmakta, yazılı eserler, araştırmalar, akademik çalışmalar ortaya konmaktadır. Hiç kimse, 1937’den beri kamu yönetimine üst düzey yönetici yetiştiren bir kurumun mezunlarının “bakkaldan ekmek almayı bilmediğini” söylememiştir.
Dolayısıyla söz konusu makale, bilimsel bir çalışma olmaktan uzak, doğruluğu hayli tartışılmalı bir içeriğe sahip, bilimsel bir nitelik taşımayan, herhangi bir gözlem verisi içermeyen, kullanılan ifadelerde yazarının konuya hâkim olmadığını ve derin bilgisizliğini belli eden, Polis Koleji/Akademisi mezunlarını suçlayıcı-küçümseyici mahiyette olup, bu kitlenin durduk yerde hafif ve sorumsuz ifadelerle toplum nazarında değersizleştirilmesi, hiç bir şekilde kabul edilemez.
Kuruluşundan bugüne Polis Koleji/Polis Akademisi mezunu nice Emniyet Teşkilatı mensubu, diğer kaynaklardan gelen meslektaşları gibi asayiş ve güvenliğin sağlanması adına memleketin dört bir yanında gece gündüz, fedakârca görev yapmış, bu uğurda çok sayıda şehit ve gazi vermiş olup, “bakkaldan ekmek alamayacağı” söylenen birçok mezunu da halen aktif olarak görevlerine devam etmektedir. Ayrıca, Polis Koleji/Akademisi mezunlarını içerisinde barındıran Emniyet Teşkilatımız FETÖ/PDY örgütü ile mücadele esnasında yine en çok şehit veren kurumdur.
Bu konuda daha kapsamlı bilgi sahibi olabilmeniz için, söz konusu okullardan yetişen ve bilahare yukarıda belirtilen izah ettiğimiz diğer mesleklerde görev yapan kişilerin yazdıkları kitapları içeren listeyi daha önce burada paylaşmıştık.
Son bir husus olarak, bilindiği üzere Polis Akademisi bünyesinde “İç Güvenlik Fakültesinin” yeniden açılmasına ilişkin TBMM’ne verilen kanun teklifi geçtiğimiz günlerde yasalaşmış bulunmaktadır. Bunun bize gösterdiği, zamanında yanlış değerlendirmeler sonrasında söz konusu okulların kapatılmasının isabetli bir şey olmadığının anlaşıldığı ve yapılan bir yanlıştan dönüldüğüdür. Takdir ettiğimiz ve emeği geçenlere teşekkür ettiğimiz bu girişim, özellikle adı geçen kurumlarda eğitim almış ve uzun hizmet süreleri sonunda Emniyet Teşkilatı’ndan emekli olmuş bizlerin bu süreçte ısrarla dile getirdiği taleplerinde ne kadar haklı olduğunu ortaya koymuş ve anılan okulların “iade-i itibarının” geri verilmesini sağlamıştır. Bu “itibar”, bu okullarda kimlik kazanmış bizler için önemlidir. Geçmiş dönemlerdeki yanlış uygulamaların farkına varılarak, yeniden tekrarlamamasına yönelik yapılan bu tarz çalışmaların varlığı hepimiz adına memnuniyet vericidir.